Mir mir mirnav, komşu kızı Dürnev. Dün bir masal söyledi. Bütün mahalle dinledi. Masal ta Rusya‘dan gelmiş, bunu Dürnev bir kitaptan öğrenmiş. Bir zamanlar Moskova‘da üç kardeş varmış. En küçüğüne..
Mir mir mirnav, komşu kızı Dürnev. Dün bir masal söyledi. Bütün mahalle dinledi. Masal ta Rusya‘dan gelmiş, bunu Dürnev bir kitaptan öğrenmiş. Bir zamanlar Moskova‘da üç kardeş varmış. En küçüğüne Budala derlermiş. Çünkü tembelmiş.
Ona iş yaptırmak için hep bir şeyler alacaklarını söylerlermiş: “Budala, odun kes getir de ağabeyin sana çizme alsın, Budala, su taşı da yengen sana kırmızı kazak örsün.” Bana miyavlarsanız delikanlı hiç de budala değilmiş. Bir gün yengelerine su taşırken, gölden, kovasına bir turna balığı girmiş. Budala çok sevinmiş, “Şimdi bundan bir güzel çorba yapar yengem,” demiş. Balık, “Bak bana Budala,” diye seslenmiş, “beni eve götürme bırak. Her dileğini yaparım.” Budala, “Deneyeyim bakalım,” demiş. Balık, “Önce, ‘Ben: söyledim turna da dinledi,’ de, sonra dileğini söyle,” diye öğretmiş. Budala, “Ben söyledim turna da dinledi, kovalar eve kendi kendine gitsin,” demiş.
Kovaların ördek gibi paytak paytak yürüdüğünü görünce salmış balığı göle. Böylece Budala bütün hafta yapacağı işleri balıktan istemiş. Odunlar kendi kendine kesilmiş, kızak ormana atsız gitmiş, onunla alay edenleri bir sopa kendi kendine dövmüş. Ama bu yaptıklarıyla o kadar insanın canını yakmış ki, şikâyetler artmış. Olanları Çar duymuş, sonunda sarayına çağırtmış Budala‘yı. Budala da üstünde yattığı ocağa buyurmuş: “Ben söyledim turna dinledi, ocak beni Çara götürsün hadi.” Bir at gibi yürüyen ocağı gören herkes sokaklara dökülmüş. Çarın kızı da. Budala bir görüşte âşık olmuş çarın kızına. Çarın kızı da Budala‘ya. Çar Budala‘yı azarlamak istemiş ama Budala Çar‘a, “Kızınızla evlenmek istiyorum,” demiş. Çarın kızı, bir daha beğenmiş bu korkusuz delikanlıyı. Hemen atılmış söze, “Ben de evlenmek isterim böyle birisiyle baba.” Çar bakmış ki kimse kendini dinlemiyor. Hemen çağırıp memurları evlendirmiş kızıyla Budala‘yı. Sonra da, “Bunları tıkın bir fıçıya da atın ırmağa,” diye buyurmuş. Çar kızıyla Budala bir süre fıçıyla yüzmüşler suda. Sonra su onları atmış kıyıya. Fıçıdan çıkınca, Turnanın yardımıyla koca bir saray yaptırmış Budala. Çarı sarayına çağırmış sonra, “Bakın sayın çar,” demiş, “bizi öyle ırmağa atmakla falan öldüremezsin. İyisi mi bağışla.” Çar öyle şaşırmış ki, kızıyla Budala‘nın ölmeyişine, güzel saraylarına, hemen bağışlamış onları. Sonra, “Başka bir dileğiniz var mı?” diye sormuş. Kırk günlük bir düğün dilemiş Budala‘yla Çar kızı. Çünkü ikisi de düğünleri severmiş. Kırk gün kırk gece herkes yiyip içip eğlenmiş. Kedilerle köpekler bile doymuş tıka basa. Darısı tüm aç miyavlarla havhavlara.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.