Ben bilirim, ben bilirim. Ben Anadolu‘da bir zamanlar beylikler olduğunu bilirim. Sus bakayım yaramaz terlik, sen de okula gidince öğrenirsin. Bir zamanlar Anadolu‘da çok sevip sayılan bir bey vardı. Bu..
Ben bilirim, ben bilirim. Ben Anadolu‘da bir zamanlar beylikler olduğunu bilirim. Sus bakayım yaramaz terlik, sen de okula gidince öğrenirsin. Bir zamanlar Anadolu‘da çok sevip sayılan bir bey vardı. Bu beyin iyi eğitim görmüş, üç delikanlı oğlu vardı. Üçü de babalarnın yerine yönetici olmak istiyordu. Babası üçünü de çağırıp dedi ki: “Üçünüze de onar bin altın verilecek. Bu on bin altınla hanginiz daha çok han yaparsa benim yerime o geçecek. Ötekiler de başarılarına göre görev alacaklar.”
O dönemde yolcular han denilen binalarda kalırlardı. Hanların çoğu zenginler tarafından iyilik için yapıldığından, yolcular kendi yemeklerine de, atlarının yiyeceklerine de para ödemezlerdi. Hanın giderini kurulan vakıf karşılardı. Delikanlılar, altınlarını alıp, adamlarıyla seçtikleri bölgeye gitmek üzere yola çıktı.
İki yıl sonra bey, üç oğlunu, danışmanlarını yanına alıp denetlemeye gitti. Yapılan hanları gezdi. Büyük oğlu ticaret yolu üzerindeki dört şehirde dört büyük han yaptırmıştı. Bunlara handan çok kervansaray denebilirdi. Buralarda kalanlar üç gün ağırlanıyor, hasta düşerlerse tedavi ediliyorlardı. Hanların giderleri için kurulan vakfın bir hastanesi ve aşocağı da vardı. Bey, yapılanları çok beğenip büyük oğlunu kutladı. Hep birlikte ortanca oğlun hanlarını görmeye gittiler. Ortanca oğlun hanları daha az işlek yolların üstündeydi, daha küçüktü ve on taneydi. Bu hanlar yalnız tüccarlar için değil sıradan yolcular için de düşünülmüştü. Kalanların sorunları için danışmanlar vardı. Bey, bunları da pek beğendi. Oğlunu kutladı. Sonra en küçük oğluna döndü, “Haydi senin bölgene gidelim,” dedi. Delikanlı, babası, ağabeyleri ve görevlilere, bölgesindeki bayındırlık çalışmalarını gösterdi, yeni çeşmelerini, ortak çamaşır yıkanan çamaşırhaneleri, bedava yıkanılan hamamları, hastaneleri, aşhaneleri gezdirdi. Yeni yapılan okullardaki öğrencilerle konuştular. Bey, “Hepsi güzel ama,” dedi, “hâlâ hanları görmedik.” Delikanlı, “Ben bölgemde han yaptırmadım,” dedi. “Benim için bu bölgede her evin kapısı açık.” Bey, oğlunun sevilen bir yönetici olmasına sevinmişti. Yine de sormadan edemedi: “Peki yabancılar nerede kalıyorlar?” Delikanlı, “Halk onları seve seve misafir ediyor,” diye yanıt verdi. “Geçim durumları iyi.” Bey, oğullarına baktı. Büyük oğulla ortanca oğul, “Sınavı kardeşimiz kazandı,” dediler. “O sevgi ve dostluk hanları kurmuş.”
Bak terlikçiğim, dostluk ne güzel şey, değil mi? Ama en iyi dost… Aa uyumuş bile. Hadi neyse uyu küçük terlikçik.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.