Günün Masalı: 17 Ekim; Kabak Çocuk

Eskiden bir padişahla iki oğlu, bir de bahçıvan kadın varmış. Bu kadının çocuğu hiç olmuyormuş. Bir gün Tanrı’ya yalvararak kendisine bir çocuk vermesini dilemiş. Duanın arasında:  –Ulu Tanrım, demiş. Bir..

Günün Masalı: 17 Ekim; Kabak Çocuk
Yayınlanma: Güncelleme: 68 okuma

Eskiden bir padişahla iki oğlu, bir de bahçıvan kadın varmış. Bu kadının çocuğu hiç olmuyormuş. Bir gün Tanrı’ya yalvararak kendisine bir çocuk vermesini dilemiş. Duanın arasında: 

Ulu Tanrım, demiş. Bir çocuk ver de isterse kabak olsun! 

Aradan dokuz ay on gün geçtikten sonra bu kadın gerçekten de kabaktan bir çocuk doğurmuş. Tabi buna çok üzülmüş. Kabağı bir köşeye bırakıp padişahın karısının yanına gitmiş. Padişahın karısı: 

Sen çocuk doğurmamış mıydın, nasıl geldin? deyince, kadın durumu anlatmış. Padişahın karısı üzülmüş bu buna. 

Kadın saraydan eve döndüğünde her tarafi tertemiz bulmuş. Yemekler yapılmış, bütün işler bitmiş. Çok şaşırarak komşulara o gün onun evine gelip gelmediklerini sormuş. Evin kapısını kimsenin açmadığını öğrenince doğru padişahın karısına giderek durumu anlatmış. Padişahın küçük oğlu bunu duymuş, bu işin sırrını çözmeye karar vermiş. Bahçıvan kadın annesinin yanındayken onun evine gitmiş, oda kapısının anahtar deliğinden içerisini seyretmeye başlamış. 

Aradan bir süre geçtikten sonra, köşede duran kabak yuvarlana yuvarlana odanın ortasına gelmiş. Odanın ortasında pat diye ikiye ayrılıp içinden çok güzel bir kız çıkmış. Güzelliğinin yanı sıra sırtındaki giysilerin de dünyada bir eşi yokmuş. Kız o kadar güzelmiş ki, o ortaya çıkar çıkmaz oda bir kat daha aydınlanmış. Kız boynundaki elmasları, kolundaki bilezikleri, parmaklarındaki yüzükleri çıkarıp kapının önüne bırakmış. Padişahın oğlu da kıza göstermeden yüzüğün birini alıp cebine koymuş. 

Kız evin işlerini bitirdikten sonra mücevherlerinin arasında bir yüzüğün eksik olduğunu görünce: 

Eyvah, demiş, demek beni birisi gördü

Padişahın oğlu bunu kimseye söylememiş. Annesine giderek: 

Anne, ben bahçıvanın kızıyla evlenmek istiyorum, demiş. Kadın: 

Oğlum sen deli misin, hiç kabakla evlenilir mi? deyince, 

Onu bunu bilmem, ben onu isterim, diye tutturmuş. Kadın, oğlunu caydırmak için:

Oğlum, herkesi kendine güldürüceksin, o bir kabak, sense insansın, demiş. Oğlan da: 

Hayır, diye karşılık vermiş. Onun da annesi bir insan, elbet onun da bir insan yanı var

Zavallı kadın, ne kadar uğraştıysa oğlunu caydıramamış, sonunda evlenmelerine karar verilmiş. 

Kabağı güzelce süsleyerek gelin odasına bırakmışlar. Gece olunca padişahın büyük oğlu, bu işte bir bit yeniği var diyerek, tavan arasına çıkıp bir budak deliğinden onları gözetlemeye başlamış. 

Padişahın küçük oğlu gelin odasına gelince kabağı alıp odanın ortasına koymuş. 

Açıl kabağım açıl, diye seslenmiş. 

Kabak kabaklığıyla kalmış. Bir kez daha seslenmiş, kabakta yine bir hareket yok. Bunun üzerine sesini yükselterek: 

Açıl kabağım açıl, altın yüzüğün bende! diye bağırmış. Kabak hemen orta yerinden yarılıp içinden ayın on dördü gibi bir kız çıkmış. Tavan arasındaki oğlan, bunu görünce korkudan düşüp bayılmış. Ertesi gün büyük oğlanı nerede aradılarsa bulamamışlar. Sonunda tavan arasında baygın olarak yattığını görmüşler. Hemen ayıltmışlar. Oğlan ayılır ayılmaz: 

Ben de kabak isterim, diye tutturmuş. Olmaz molmaz demişlerse de o, olacak diye diretmiş. 

Çarşıdan en pahalısından güzel bir kabak bulup getirmişler. Onu da gelin odasına koymuşlar. Büyük oğlan da kabakla baş başa kalınca küçüğün yaptığı gibi üç kez seslenmiş. Kabak ortasından bölünmeyince kızıp baltayla ortadan ikiye ayırmış. Kabağının içinden iri iri kabak çekirdeğinden başka bir şey çıkmadığını gören delikanlının yüreğine inip ölmüş. 

Küçük oğlana gelince, o sevinçle saraya koşup: 

Anne, baba, gelininizi size el öptürmeye getireceğim, deyince çocuklar alay etmişler. O, aldırmayarak gelini koluna takıp yanlarına getirmiş. Annesi de babası da çok şaşırmış. Oğlan olup biteni anlatınca büyük oğlan ne yaptı bari ona bakalım diyerek onun yanına gitmişler. Öldüğünü görünce çok üzülmüşler. Bir yandan sevinç, bir yandan yas. Onun için önce kırk gün kırk gece yas tutmuşlar. Sonra kabak kızın annesini de saraya alıp kırk gün kırk gece düğün yapmışlar. 

Böylece hep birlikte ömürlerinin sonuna kadar mutlu olarak yaşamışlar. 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.