Bir zamanlar bir kralla bir kraliçe vardı. Bunların çok sev-diği Pamuk Prenses adlı, kar gibi beyaz tenli, simsiyah saçlı bir kızları olmuştu. Hep birlikte mutluluk içinde yaşıyorlardı. Günlerden bir gün..
Bir zamanlar bir kralla bir kraliçe vardı. Bunların çok sev-diği Pamuk Prenses adlı, kar gibi beyaz tenli, simsiyah saçlı bir kızları olmuştu. Hep birlikte mutluluk içinde yaşıyorlardı.
Günlerden bir gün kraliçe öldü. Kral bir başka kadınla evlendi. Bu kadın kendini beğenmişin biriydi. Kendini herkesten daha güzel sanıyordu. Sihirli bir aynası vardı. Sabahları aynanın karşısına geçer:
–Ayna ayna, söyle bana, benden güzeli var mı bu dünyada? diye sorardı.
Ayna da:
–Sizden daha güzeli yok bu dünyada! derdi.
Aradan günler, aylar, yıllar geçti. Pamuk Prenses büyüyüp güzel bir genç kız oldu. Güzelliği dillere destandı. Bunu duyan kraliçe, hemen aynasına sordu:
–Ayna ayna, söyle bana, benden güzeli var mı bu dünyada?
–Senden güzel Pamuk Prenses var bu dünyada!
Kraliçe bu işe çok kızdı. Pamuk Prenses‘i öldürmesi için bir adamını görevlendirdi. Adam, Pamuk Prenses‘i alıp ıssız bir ormana götürdü. Onu orada öldürmek istedi. Güzelliğini görünce öldürmeye kıyamadı. Pamuk Prenses‘i ormanda bırakıp saraya döndü. Kraliçeye öldürdüğünü söyledi.
Pamuk Prenses yalnız başına bırakıldığı ormanda dolaşırken minik bir ev gördü. İçeri girdi. Ortada bir masa vardı. Üstü çeşit çeşit yiyecek doluydu. Yedi minik yemek kabıyla içinde birer yudum su bulunan yedi küçük bardak duruyordu masada. Pamuk Prenses yiyeceklerden birer parça alıp suları yudumlayarak yan yana dizili olan yedi küçük yatağa boylu boyunca uzandı. Hemen de uyudu.
Akşam evlerine dönen cüceler yataklarında yatan Pamuk Prenses‘i gördüler. Pamuk Prenses de uyanıp onları gördü. Başından geçenleri onlara anlatıp yedi cüceyle arkadaş oldu.
Pamuk Prenses‘i öldü diye bilen kraliçe, aynasına yeniden sordu. Ayna, Pamuk Prenses‘in kendisinden güzel olduğunu, ormanda yedi cücelerle birlikte yaşadığını söyledi.
Bunun üzerine kraliçe, bir gezgin satıcı kılığına girerek Pamuk Prenses‘e büyülü bir kemer sattı. Prenses kemeri takınca soluksuz kaldı. Cüceler yetişip kemeri belinden çıkararak Pamuk Prenses‘i ölümden kurtardı.
Bunun üzerine cüceler, bundan sonra Pamuk Prenses‘in eve kimseyi almamasını söyledi.
Öte yandan kraliçe sihirli aynasına bakıp Pamuk Prenses‘in yaşadığını öğrenmişti. Kılık değiştirerek yeniden ormana gitti. Cüceler evde yokken Prenses‘e büyülü bir tarak verdi. Tarağı çok beğenen prenses hemen başına taktı. Tarak, Prenses‘i yavaş yavaş delirtiyordu. Aklının başına gelmesi için saçından çıkarması gerekirdi. Ama bunu yapamıyordu. Bereket cüceler eve yine erken dönüp tarağı başından çıkararak Pamuk Prenses‘i bir daha kurtardılar.
Kraliçe, sihirli aynasından Pamuk Prenses‘in gene ölümden kurtulduğunu öğrenince yeni bir oyun hazırladı. Kırmızı, güzel bir elmanın içine zehir kattı. Bir sepete başka elmalar doldurup zehirli elmayı da bunların üstüne koydu. Köylü kılığında sepeti yanına alarak Pamuk Prenses’in evinin önüne gitti.
–Elmalarım var, tatlı, güzel elmalarım var! diye evin çevresinde dolaşmaya başladı. Pamuk Prenses, daha önce başına gelenlerden ders aldığından, kadın ne kadar zorladıysa da elma almak istemedi. O zaman kraliçe, zehirli elmayı Pamuk Prenses‘e armağan olarak verdi.
Elma kıpkırmızı, olgun ve güzeldi. Pamuk Prenses dayanamayarak elmayı ısırdı. Isırır Isırmaz da zehirlenip yere düştü ve öldü. Prenses‘in öldüğünü gören kraliçe saraya dönüp aynasına sordu. Kendisinden daha güzeli olmadığı yanıtını alınca derin bir oh çekti.
Cüceler eve dönünce Pamuk Prenses‘i yerde ölü buldular. Diriltmek için ne yaptılarsa başarılı olamadılar. Pamuk Prenses‘in ölüsünü yüksekçe bir yer yapıp onun üstüne yatırdılar. Üç gün üç gece yanında oturup ağladılar. Gömmeye kıyamadılar. Çünkü Pamuk Prenses, sanki ölmemiş de tatlı bir uykuya dalmış gibiydi. Onun için cüceler ona camdan bir tabut yapıp içine yerleştirdiler.
Prenses uzun bir süre cam tabutun içinde yattı. Günlerden bir gün, beyaz atıyla ormanda gezintiye çıkan yakışıklı bir prens onu gördü. Görür görmez kıza vuruldu. Cam tabutun kapağını açıp kızın ipek gibi duran saçlarını okşamak istedi. Kendine doğru çekerken Prenses‘in boğazındaki zehirli elma parçası ağzından fırladı. Pamuk Prenses he- men gözlerini açtı.
Prens sevgiyle sarıldı kıza. Alıp saraya götürdü. Orada güzel bir düğün yaptılar.
Kötü yürekli kraliçe de bu düğüne çağrılıydı. Pamuk Prenses‘i karşısında görünce çok şaşırdı. Korkup kaçmak istedi. Ama geç kalmıştı. Pamuk Prenses, kraliçenin ona yaptıklarını prense anlattığından kolundan tutup zindana attılar.
O günden sonra Pamuk Prenses‘le yakışıklı prens mutlu bir ömür sürdüler.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.