Miyav varmış, miyav yokmuş. İki-üç yüz yıl önce mahkemelerde yargıç olarak kadılar varmış. O zamanlarda tekkelerdeki dervişler dolaşır yardım toplarlarmış. Bir gün böyle bir dervişe tüccarın biri yanlışlıkla bir altın..
Miyav varmış, miyav yokmuş. İki-üç yüz yıl önce mahkemelerde yargıç olarak kadılar varmış. O zamanlarda tekkelerdeki dervişler dolaşır yardım toplarlarmış. Bir gün böyle bir dervişe tüccarın biri yanlışlıkla bir altın vermiş.
Biraz sonra alışveriş yapacağı sıra yaptığı yanlışı fark etmiş. Hemen dervişe yetişmiş. Doğrudan doğruya, “Sana verdiğim altını geri ver,” demeye utanmış. Bir şarkı tutturmuş: “Derviş baba, sarı altın sendedir sendedir.” Derviş de ona şarkı gibi yanıt vermiş: “A çocuğum bende yok, bende yok.” Adam, “Derviş baba,” diye türkü söyledikçe, derviş daha yüksek sesle, “Bende yok,” diyormuş.
Sonunda adam, “Hadi kadıya gidelim,” demiş, “bu davayı o çözümler.” Beraberce yola çıkmışlar. Giderken bir çobana rastlamışlar, çoban nereye gittiklerini sormuş. “Mahkemeye, kadıya,” demişler. Mahkemenin nedenini sorunca şarkı gibi başlamışlar: “Derviş baba, sarı altın sendedir, sendedir.” “A çocuğum bende yok, bende yok.” Çoban bu şarkıyı beğenip kavalıyla katılmış hemen, “Düttürü düt düttürü düt.” Dervişle tüccar hemen çobana, “Sen bize şahit ol,” demişler.
Üçü yan yana şarkılarını söyleyerek gidiyorlarmış: “Derviş baba sarı altın sendedir sendedir.” “A çocuğum bende yok, bende yok.” “Düttürü düt düttürü düt…” O sıra bir gezici çalgıcı duymuş bunları, hemen kemanını bu şarkıya ayarlamış, “Gıygıy da gıy… gıy gıy da gıy.” Tüccar, derviş ve çoban hemen çalgıcıya, “Sen de gel bizimle,” demişler. Çala söyleye mahkemenin kapısına gelmişler, kadının karşısına çıkmışlar. Kadı davayı şöyle anlamış: “Derviş baba sarı altın… Bende yok… Düttürüdüt… gıygıy da giy.” Kadı, “Bu davayı yarın sabah görmeye başlayalım,” deyip savmış bunları.
Evine dönünce karısına anlatmış olanları. Karısı, “Aman,” demiş, “böyle dava her zaman olmaz, yarın kadınlar da gelsin mahkemeyi dinlemeye. Onlara örtü arkasında yer ayır.” O zamanlar genel yerlerde kadınlarla erkekler ayrı yerlerde otururlarmış. Miyav mı?..
Ertesi gün düğün evi gibi dolmuş mahkeme salonu. Davacılar da başlamışlar dertlerini anlatmaya: “Derviş baba sarı altın sendedir, sendedir… A çocuğum bende yok, bende yok… Düttürü düt düttürü düt… Gıygıy da gıy gıygıy da gıy.” Kadı da kendini kaptırmış bu şarkı türkü havasına, başlamış söylemeye: “Kırk senelik kadıyım böyle dava görmedim görmedim…”
Biraz sonra dinleyiciler oynamaya başlamaz mı?.. Bir arada söylemişler, oynamışlar…
Davayı da altınları da unutmuşlar. Sonunda kadı davacılarla şahitlere altınlar verip savmış, davayı tatlıya bağlamış. Dinleyiciler de, “Keşke bütün davalar böyle eğlenceli olsa,” demişler.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.