Hepiniz bilirsiniz, İskoçların erkekleri, ulusal giysi olarak ekose eteklik giyer. Bu eteklere ‘kilt‘ denir. Peki İskoçya‘nın nerede olduğunu bilen var mı? Evet, o arkada el kaldıran doğru anımsıyor. İskoçya, Büyük Biritanya Adası‘nın kuzeyindedir. Ada‘nın..
Hepiniz bilirsiniz, İskoçların erkekleri, ulusal giysi olarak ekose eteklik giyer. Bu eteklere ‘kilt‘ denir. Peki İskoçya‘nın nerede olduğunu bilen var mı? Evet, o arkada el kaldıran doğru anımsıyor. İskoçya, Büyük Biritanya Adası‘nın kuzeyindedir. Ada‘nın beşte üçüne yakın bölümünü kaplar. İngiltere ile komşu olan İskoçya, Birleşik Krallık üyesidir.
Ünlü tıp profesörlerimizden Tarık Minkari, arkadaşlarıyla çıktığı gezileri kitaplaştırır. Bu kitaplardan biri İskoçya ile ilgili. Minkari Hoca, İskoçya‘nın iklimi için şunları yazmış:
“Kışın İskoçya’yı gezenler, ‘Cehennem gibi bir yer, soğuk, yağışlı, nemli. Üstelik gün kısa, gittiğine gideceğine pişman olursun,’ diyorlar. Ama biz Haziran sonu, Temmuz başı gittiğimiz için, ılık iklimi, parlak güneşi, uzun günleri yakaladık. Kesik kesik, incecikten bazen günde 3-5 kez yağmur yağdı ama doğrusu bizi bezdirmedi, hatta günümüze çeşni kattı.”
Tarık Minkari ile arkadaşları İskoçya‘nın bir bölümünü trenle, bir bölümünü otomobille dolaşmışlar. Dolaştıkları yerlerde çiftlikler, koyunlar görmüşler. İskoçya‘daki çiftliklerin sayısının 5000‘den fazla, koyun sayısının da 12 milyon olduğunu öğrenmişler… Kitabın yazıldığı 1999 yılında İskoçya‘nın nüfusu 5,5 milyonmuş. Çiftliklerde koyun görmekte şaşılacak bir şey yok, diyorsunuz ama İskoç koyunlarının bir özelliği varmış:
“Hepimizin dikkatini çekti, koyun çiftliklerinin içinde ağıl (koyunlar için yatacak yer) yoktu. Ayrıca çoban ve bekçi de göremedik. Bu koyunlar açık hava koşullarına çok dayanıklıymış, çiftliklerde açık havada yaşarlarmış. Yer, içer, yatar, gezerlermiş. Bunların çoğu bizimkiler gibi beyaz koyundu. Ama aralarında tüyleri kızıla çalan buzağıya benzeyen çok sevimliler de vardı. Beyaz koyunlardan süt sağılmazmış. Koyunun sütünü yalnız yavrusu emermiş. Koyunlar yünü, derisi ve eti için beslenirmiş. Hırsızlık yokmuş, koyunları kimse çalmazmış. Bir sürünün koyunu öteki sürüye karışırsa, üstündeki boyalı işaretten tanınır, sahibine geri verilirmiş.”
İskoç erkekleri ekose etekler, pelerinler ve bereler giyiyorlar ya ulusal kıyafet olarak, giysilerinin renkleri onların hangi bölgeden olduğunu gösterirmiş. Desen gruplarının adları varmış. Peki neden eteklik diyorsanız, onun öyküsü şöyle:
“Romalılar kareli kumaşlara ‘tartan’ derlermiş. Tartandan kıyafet yapmak zormuş. Kumaşın eni yaklaşık 180 santim, boyu 550 santimmiş. Kumaş önce yere serilir, sonra pililer yapılarak katlanırmış. Daha sonra bedene sarılır, bel kısmı kemerle sıkılırmış.” Eski Mısır heykellerinde, Yunan heykellerinde, Anadolu uygarlıklarının kabartmalarında böyle pilili kıyafetler vardır.
İskoçların gündüz pelerin gece battaniye olarak kullandıkları kumaşlar da onları soğuktan koruyan yünlü kumaşlardır. Ve renk renk kareli ya da ekosedir. Bereleri de. Bir kıyafetin renklerinin, deseninin giyenin bölgesini, kimi zaman mesleğini göstermesi İskoçya‘ya özgü değil. Bu Ortaçağ geleneği eskiden birçok ülkede varmış. Bizde de. Anadolu‘da erkeklerin giydiği kıyafetler hatta yün çorapların desenleri onların kimlik kartı gibiymiş. Kadınların da başörtüleri, saç biçimleri onların evli mi, bekâr mi olduğunu gösterirmiş. Güzel bir gelenek diyorsunuz belki. Ama doğduğunuz yer ya da mesleğiniz yüzünden istediğiniz gibi giyinememek güzel değil ki.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.