Ben bilirim, ben bilirim. Ben korkunç bir masal bilirim. Sana da anlatayım mı terlikçiğimin sol teki? Sağ tek nerede peki? Görmedin mi? Zararı yok. Gel koynuma bakalım, masala başlayalım. Bir..
Ben bilirim, ben bilirim. Ben korkunç bir masal bilirim. Sana da anlatayım mı terlikçiğimin sol teki? Sağ tek nerede peki? Görmedin mi? Zararı yok. Gel koynuma bakalım, masala başlayalım.
Bir zamanlar Macaristan‘da yoksul bir oduncu yaşardı. Adamın karısı ölmüştü… Pek çok çocuğu vardı. ‘Bir süzgecin delikleri kadar, belki de süzgecin deliklerinden bir fazla,’ diye anlatıyorlar onun çocuklarının sayısını. Bu kadar çok çocuğu bir türlü doyuramazdı adamcağız. Bir gün ormanda ağaç keserken bir kulübeye rastladı. Kapıyı çaldı, içerden ses gelmeyince kapıyı itip girdi. Aman Tanrım, kulübede bir masa vardı, ma- sanın üstünde de yoksul oduncunun o güne kadar görmediği güzellikte yemekler.
Adamcağız ne olursa olsun deyip sofraya oturdu. Karnını tıka basa doyurmaya başladı. Arada bir şey düşündüğü zaman, düşündüğü şey hemen masada beliriyordu. Mesela, “Ah bir bardak su olsaydı,” dediğinde su, “tuz yok mu?” diye düşündüğünde tuz. Birden, “Ben galiba şeytanların evine geldim,” dedi. Bunu der demez de masanın önünde bir cadı belirdi. Cadının burnu demirdi. “Doğru bildin oduncu, burası şeytanların evi,” dedi. “Ben de onların annesiyim.” Oduncu, “Peki ne yapmayı düşünüyorsun?” diye sordu cadıya. Cadı, “Eğer benimle evlenirsen seni bağışlarım,” dedi. “Çocuklarına da iyi bakarım. Ama benimle evlenmezsen seni oğlumla cehenneme yollarım.” Oduncu çaresiz, cadıyla evlenmeye razı oldu. Cadı bir heybeyi peynir, salam, çörek gibi yiyeceklerle, bir başka heybeyi de altın ve gümüşle doldurdu.
Heybeleri bir eşeğe yükleyip yola çıktılar. Yolda cadı acıktı. Yiyecek heybesini indirip karnını bir güzel doyurdu, sonra uyuklamaya başladı. Oduncu bunu görünce elindeki baltayı cadının burnuna indiriverdi. Cadının burnu kırılınca, büyülü gücü de kayboldu, yere serildi. Oduncu da altın ve gümüş dolu heybeyi alıp evine doğru koşmaya başladı. O sırada cehennemdeki şeytan, annesinin sesini duymuştu. Dünyaya çıkıp oduncuyu yakaladı. “Yürü cehenneme,” diye bağırdı, “anamın öcünü alacağım senden.” Oduncu, “Evimin bahçesindeyim burada benim sözüm geçer,” diye yanıt verdi. Şeytanla oduncu çekişirlerken oduncunun çocukları evden fırladı. Hep bir ağızdan, “Babam yemek için eve şeytan getirmiş,” diye bağırıyorlardı, “baba o şeytanı bana ver. Ben daha açım.” Şeytan bu kadar çocuğu düşlerinde bile görmemişti. Çocukların onu yemek istediklerini anlayınca öyle bir korktu ki, kaçmaya başladı. Yoldan kırık demir burunlu cadı annesini de alıp cehenneme indi.
Oduncunun zengin olduğunu söylemem gerekir mi terlikçiğim? Çocukları da bir daha aç kalmamışlar. Çok korkmadın değil mi terlikçiğimin teki? Bir dahaki sefere güleceğin bir masal anlatırım, peki… Hadi su içelim de uyu.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.