Günün Masalı: 11 Ocak; Dünyayı Dolaşan Çiçek

Ben bilirim, ben bilirim. Ben yalnız bir çiçekçik bilirim. Adı karadır bu çiçeğin kendi sarı. Güneş açtı mi açılır yaprakları. Kopardınız mı sütü bulaşır parmaklarınıza… Adı kara… Hayır Karagöz değil. Karagöz bir gölge oyunu. Karahindiba. Görürsünüz her otlukta. Çiçekleri sarı ama boy boy. Kimi kat kat, kimi küçücük. Adı değişir kocaman kitaplarda ama hepsi akraba. Neden karahindiba mi demişler? Hindiba diye bir mavi çiçekli ot varmış, onunla karışmasın diye. 

Neyse sevgili terliğim, sanadır her gece masal söylediğim. Bizim küçük karahindibanın canı çok sıkılıyormuş. Durmadan söyleniyormuş: 

–Kuşlar uçuyor, kelebekler uçuyor ben burada dikilip duruyorum. Uff, ne kötü. Rüzgâr onu avutmak istiyormuş: 

–Uçmak güzel ama yorucu. Güzel sarı çiçekçik, yorulursun. 

Bizim sarı çiçekli karahindiba, rüzgâra: 

–Peki rüzgâr amca, gel dinlen yapraklarımda. Anlat dolaştığın yerleri, diyormuş. Rüzgâr: 

–Bir dahaki sefere, bir dahaki sefere. Şimdi çok işim var, diye yanıt verip, esip geçiyormuş. 

Bir gün gelip değmiş yapraklarına karahindibanın, 

–Sarı çiçek, dünyayı görmek istiyor musun hâlâ? diye sormuş. 

Karahindiba, olanca sesiyle, 

–Evet, evet, evet… diye bağırmış. Hadi gidelim. 

Rüzgâr kavramış yapraklarını çiçeğin. Esmeye başlayınca, çiçek bağırmış: 

–Aman aman, bırak rüzgâr amca. Köklerim acıyor. 

Rüzgâr durmuş. Çiçeğin sarı yapraklarını okşamış. 

–Köklerin toprağa bağlı, acaba nasıl dolaşırsın dünyayı? Bir soralım doğa anaya, demiş. 

 Ertesi gün ese ese, koşa koşa gelmiş. 

–Sarı çiçek, hemen tohuma dur, demiş. 

Bizim karahindiba başlamış mırıldanmaya: 

–Hadi güzel tohumlarım oluşun, büyüyün hadi yavrularım. 

Güneş de katılmış bu türküye: 

–Büyüyün bitkiler, tohumlanın, çoğalın… Büyüyün, çiçeklenin, meyve verin, tohumlanın… Çoğalın. 

Kuşlar durur mu, başlamışlar söylemeye: 

–Çiçek açın, meyve verin, tohum yapın bitkiler… Çoğalın otlar, meyveler. Doysun arılar, kelebekler, kuşlar, insanlar… 

Bütün bitkiler uymuş bu çağrıya, başlamış dallarda erikler, kirazlar boy vermeye. Çiçeklerin kimisi tohumlarını büyütmüş torbacıklarda, kolay toplansın diye. Hangisi mi? Siz fasulyelerle bezelyeleri görmediniz mi? 

Peki sarı çiçekli karahindiba ne yapmış acaba? 

Rüzgâr da merak etmiş ama öyle çok işi varmış ki uğrayamamış onun yanına uzun zaman. Bir gün gelmiş ki, çayırda sarı çiçeklerin sayısı artmış. Her yanda bir sürü sarı çiçek. Sevinmiş gördüklerine ama bilememiş arkadaşı hangisi. Selam vermiş: 

–Merhaba! Dünyayı dolaşmak istiyen çiçek hanginiz? 

Çayırdaki sarı çiçekler bağrışmışlar bir ağızdan: 

–Ben, ben, ben… 

Rüzgâr: 

–Benim arkadaşım hanginiz ? demiş bu sefer. Güleç bir sarı çiçek: 

–Benim o, rüzgâr amca, demiş. Seni dinledim, tohumlandım. Tohumum dağıldı, çoğaldım. Tez dönersen bu kez tohumumu götürürsün dünyayı görmeye. 

Rüzgâr öyle merak etmiş ki karahindibanın tohumunu, çayırdan ayrılamamış. Oralarda oyalanmış. Bir de ne görsün bir sabah, bir sürü tüyden baloncuk. Hep bir ağızdan sesleniyorlar: 

–Dünyayı görmek istiyoruz, her yeri gezmek istiyoruz. 

Rüzgâr esmeye başlayınca, bu tüy balon sandığı tohumlar havalanıvermiş. 

–Götür bizi rüzgâr amca, götür bizi rüzgâr amca. 

Rüzgâr da önüne katıp bu baloncukları, savurmuş gittiği yöne. İşte böylece karahindibanın tohumları tel tel dağılmış dünyaya. 

Bakın çevrenize bir sarı çiçek göreceksiniz. Eğer güneşte açılıp, gölgede yumuyorsa yapraklarını, kopardığınızda sütü parmaklarınıza bulaşıyorsa karahindibadır o ya da ona akraba… Adı aslandişi olan bile vardır. Bu otları kimi salata yapar, kimi ilaç. Ama siz siz olun tanımadığınız otu koparmayın. Kopardığınızda ağzınıza sürmeyin. Elinizi yıkayın. Kim bilir belki de zehirlidir. 

Ama ot tohumlarını üflemeyi unutmayın. Karahindibaları da ötekileri de. Dünyayı dolaşsınlar. 

Hadi iyi uykular terlikçiklerim.